MİMARLAR ODASI BASIN AÇIKLAMASI:DOĞAL SİT ALANLARINDA İZİN VERİLEN BİR KISIM FAALİYETLER HAKKINDA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI VERİLDİ
2011 yılında 644 sayılı KHK ile, doğal sit alanları, milli parklar, tabiat parkları ve diğer koruma alanları ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkili kılınmasının ardından, bu alanlara ilişkin koruma güvencelerini esneten ya da ortadan kaldıran yönde ikincil mevzuat çalışmaları yapılmıştır.
Diğer tüm koruma alanlarında olduğu gibi doğal sit alanlarına ilişkin mevzuat değişiklikleri de Odamızca yakından takip edilerek koruma ilke ve esaslarına uygun olmayan düzenlemelerin iptali talebiyle pek çok dava açılmıştır.
Daha önce 1.,2. ve 3. Derece olarak gruplandırılan doğal sit alanlarını; kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları olarak tanımlayan 109 sayılı “Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı” da bunlardan biridir.
109 sayılı İlke Kararına; düzenlemelerde korumadan çok kullanım amacının bulunduğu, koruma alanlarında izin verilen faaliyetlerin niteliği ve büyüklüklerine ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, izin verilen faaliyetlerle korunan alanların tahribatına ve ekolojik dengenin bozulmasına yol açılacağı ve bu nedenlerle uluslararası sözleşmelere, anayasaya ve ilgili koruma yasalarına aykırı olduğu açıklanarak dava açılmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu taleplerimizin bir kısmını haklı bularak, hukuka uygun olmayan İlke Kararında nitelikli koruma alanlarında yapılabileceği öngörülen “iskele”, “balıkçı barınağı”, “bekçi kulübesi”, “B tipi mesire yerleri” ile atık su arıtma tesisi, atık su deşarjı, kanalizasyon şebekesi, içme suyu temini, jeotermal suyun çıkartılması ve iletim hattı, enerji nakil hattı, trafo, şalt sahası, iletişim hattı, ulaşım hattı, açık otopark, teleferik ve telesiyej gibi “zorunlu teknik altyapı uygulamaları”nın; bu faaliyetlere hangi ölçülerde izin verileceğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmediği, ayrıca “zorunlu” ifadesinin muğlak bir ifade olup belirsizlik yarattığı, “Nitelikli Doğal Koruma Alanları”nın doğal yapısının bozulmasına yol açabileceği, üst hukuk normlarına, koruma ilke ve esaslarına uyarlık bulunmadığı gerekçeleriyle yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Son günlerde Validebağ, Assos Limanı ve pek çok korunan alanda “teknik altyapı” çalışması adı altında yürütülen birtakım faaliyetlerin dayanağı olan ilke kararı hakkında verilen yürütmenin durdurulması kararı söz konusu uygulamaların da durdurulmasını gerektirmektedir.
Mimarlar Odası olarak, doğal ve kültürel değerlerimizi oldukça hızlı bir şekilde kaybettiğimiz şu günlerde, mesleğimiz, kentlerimiz ve ülkemiz için bu değerleri korumaktan vazgeçmeyeceğimizi ve tüm doğa, çevre ve kent tahribatlarına karşı hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Kararı için tıklayınız.
Custom sidebar:
Primary category:
– If the posts has multiple categories, the one selected here will show up in blocks.
Source name: – name of the source
Source url: – url to the source
Via name:
Via url:
2011 yılında 644 sayılı KHK ile, doğal sit alanları, milli parklar, tabiat parkları ve diğer koruma alanları ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkili kılınmasının ardından, bu alanlara ilişkin koruma güvencelerini esneten ya da ortadan kaldıran yönde ikincil mevzuat çalışmaları yapılmıştır.
Diğer tüm koruma alanlarında olduğu gibi doğal sit alanlarına ilişkin mevzuat değişiklikleri de Odamızca yakından takip edilerek koruma ilke ve esaslarına uygun olmayan düzenlemelerin iptali talebiyle pek çok dava açılmıştır.
Daha önce 1.,2. ve 3. Derece olarak gruplandırılan doğal sit alanlarını; kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları olarak tanımlayan 109 sayılı “Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı” da bunlardan biridir.
109 sayılı İlke Kararına; düzenlemelerde korumadan çok kullanım amacının bulunduğu, koruma alanlarında izin verilen faaliyetlerin niteliği ve büyüklüklerine ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, izin verilen faaliyetlerle korunan alanların tahribatına ve ekolojik dengenin bozulmasına yol açılacağı ve bu nedenlerle uluslararası sözleşmelere, anayasaya ve ilgili koruma yasalarına aykırı olduğu açıklanarak dava açılmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu taleplerimizin bir kısmını haklı bularak, hukuka uygun olmayan İlke Kararında nitelikli koruma alanlarında yapılabileceği öngörülen “iskele”, “balıkçı barınağı”, “bekçi kulübesi”, “B tipi mesire yerleri” ile atık su arıtma tesisi, atık su deşarjı, kanalizasyon şebekesi, içme suyu temini, jeotermal suyun çıkartılması ve iletim hattı, enerji nakil hattı, trafo, şalt sahası, iletişim hattı, ulaşım hattı, açık otopark, teleferik ve telesiyej gibi “zorunlu teknik altyapı uygulamaları”nın; bu faaliyetlere hangi ölçülerde izin verileceğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmediği, ayrıca “zorunlu” ifadesinin muğlak bir ifade olup belirsizlik yarattığı, “Nitelikli Doğal Koruma Alanları”nın doğal yapısının bozulmasına yol açabileceği, üst hukuk normlarına, koruma ilke ve esaslarına uyarlık bulunmadığı gerekçeleriyle yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Son günlerde Validebağ, Assos Limanı ve pek çok korunan alanda “teknik altyapı” çalışması adı altında yürütülen birtakım faaliyetlerin dayanağı olan ilke kararı hakkında verilen yürütmenin durdurulması kararı söz konusu uygulamaların da durdurulmasını gerektirmektedir.
Mimarlar Odası olarak, doğal ve kültürel değerlerimizi oldukça hızlı bir şekilde kaybettiğimiz şu günlerde, mesleğimiz, kentlerimiz ve ülkemiz için bu değerleri korumaktan vazgeçmeyeceğimizi ve tüm doğa, çevre ve kent tahribatlarına karşı hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Kararı için tıklayınız.