Home Haberler Profine Genel Müdürü Kaya Cenani

Aksiyonlarımızla Pazar Payımızı Büyüterek Hatta Katlayarak İlerliyoruz.

 

“Eğer çok ciddi bir pazar payınız varsa ve piyasada bir sıkıntı çıkarsa çabuk etkilenirsiniz, oysa bizim büyümekte olan bir pazar payımız var. Şu anda yaşanan durgunluğa rağmen, biz kendi içimizdeki hareketimizle, aksiyonlarımızla pazar payımızı büyüterek hatta katlayarak ilerliyoruz.”

 

Profine Türkiye Genel Müdürü Kaya Cenani ile son aylardaki pencere piyasasında yaşanan beklenmeyen durgunluğu sizler için mercek altına aldık. Hem şu anki durum, hem de gelecek ile ilgili olarak kendisinin pozitif yorumlarını içeren röportajımız oldukça ilginizi çekecek:

 

Sektörümüzün 2008 yılındaki krizden sonra gerilemeye başladığı herkesce malum bir durum.

Sizce bu düşüşün ana sebebi nedir ve son aylardaki durgunluğu da katarsak, neler söylersiniz?

 

Türkiyedeki pazarlar dünyadaki pazarlarla etkileşim halinde. Ne olup bitiyorsa, global bir manada gerçekleşiyor. Dolasıyla Türkiye pazarlarının da yurtdışındaki finansal sıkıntılardan, şoklardan ve benzeri gelişmelerden bağımsız hareket etmesi düşünülemez. Bunlara çok makro ölçekle baktımızda dış yatırımların Türkiye’deki hareketinden tutun da buna bağlı olarak Türkiye’de devlet kaynaklı yapılan yatırımların hareketi ve benzeri bütün gelişmeler Türkiye’deki pazarı aşağıya doğru bir harekete sevk etti. Fakat Türkiye’nin kendi gerçekleri var. İnşaat sektörü aslında her yerde olduğu gibi lokomotif bir sektör ve Türkiye’de konut ihtiyacı ve potansiyeli çok fazla olduğu için, belli bir düzeyde standart hacmini muhafaza ediyor, koruyor. Türkiye’de her ne kadar istatistiki veriler zayıf olsa da, özellikle sektörel kırılmalara baktığımızda çok sağlıklı istatisliklere, verilere erişme şansımız olmasa da biliyoruz ki PVC özelliğini düşündüğümüzde PVC kullanımı Avrupa’da Almanya’dan sonra ikinci ‘tonaj anlamında söylüyorum’ üretim kapasitesi olarak baktığımızda yine böyle. Dolayısıyla Türkiye kendi hacmi içerisinde kendi hareketliliğini aslında muhafaza eden bir konumda.

 

Peki. Sizce alternatif ürünlere bir kayış var mı? Yoksa onlarda da durum benzer mi?

 

Evet. Buna bir kayma dememek lazım esasında; alüminyum her zaman önemli bir paya sahip olan bir mazleme olmuştur. Yeni trend yapı tiplerinde özellikle çok katlı yapıların artmasıyla, PVC’ nin teknik anlamda sağlayamadığı bazı özellikleri sağlaması, alüminyumun, bu tip yapılarda çok önemli bir alternatif olarak ön plana çıkmasını sağladı. İkincisi, öteden beri bir takım mimari çevrelerde, PVC doğal bir malzeme değildir, sağlıklı ya da arzu ettiğimiz görsellikte değildir görüşü muafaza edilmiştir, dolayısıyla alüminyumun bu anlamda da önemli bir alternatif olarak değerlendiriliyor olması, yaşadığımız bir gerçek. Bundan beş yıl öncesine göre bence evet alüminyumun pazar payı daha yüksektir şu anda Türkiyede dediğim gibi bundada çok sağlıklı elimizde veriler maalesef yok.

Ahşap anlamında derseniz ahşabın çok geleneksel çok klasik bir kullanıcısı olduğunu düşünüyorum orda da belki yüzde birlik değişimler gerçekleşiyordur ama PVCden önemli bir pay alması yada gerilemesi bence çok söz konusu değil, benim izlenimim en azından bu.

 

İthal bir profil merkasının temsilcisi olarak gerek ürün gerekse marka olarak bu durumdan nasıl etkileniyorsunuz?

 

Şöyle söyleyeyim; bizim bu noktada bazı çözümlerimiz var. Biz bir PVC üreticisi firmayız ama sadece PVC ürünlerle faliyet göstermiyoruz. Bununla birlikte mimari anlamda daha çok tercih edilen teknik üstünlüklere haiz bir takım sistemlerle kombinasyonlar yaparak bir takım karma sistemler üreterek, örneğin Almanya’daki fuarda sunduğumuz dıştan alüminyum içten PVC olan hem PVC hem alüminyum teknik özellikleri sunabilen ürünlerle buradaki açığımızı kapatmaya gayret ediyoruz. Yani bu anlamda hem teknik hem estetik kaygılara cevap verebilecek farklı ürünlerimiz var. Bu bizim aslında avantajlarımızdan biri. Genel anlamda düşündüğünüz zaman da Profine’nın artılarından bir tanesi. Çok farklı mimari çözümlere el veren değişik kombine ürünlerden bahsediyoruz. Bu da bizim artımız.

 

İçinde bulunduğumuz durumla mücadele noktasında aldığınız önlemler ve gelecek ile ilgili firma planlarınızdan bahseder misiniz?

 

Eğer Türkiye’de kendi sektörümüzde çift haneli pazar payına sahip firmalardan bir tanesi olmuş olsaydık, ‘Gerçekci olmak lazım!’ oluşan durgunluktan daha fazla etkilenir pozisyonda olurduk. Yani işin doğası gereği. Eğer çok ciddi bir pazar payınız varsa ve piyasada bir sıkıntı çıkarsa çabuk etkilenirsiniz, oysa bizim büyümekte olan bir pazar payımız var. Şu anda yaşanan durgunluğa ragmen, biz kendi içimizdeki hareketimizle, aksiyonlarımızla pazar payımızı büyüterek hatta katlayarak götürüyoruz. Esasında Profine Türkiye üzerinde konuşacak olursak bizim için bu anlamdaki durgunluktan söz etmek çok mümkün değil. Çok kısa dönem, kısa şokların yaşandığı dönemlerde elbetteki onları net hissediyorsunuz. Herkesin hissettiği gibi ödemelerde sorunlar oluyor, karar alma süreçleri uzuyor ya da erteleniyor. Ama daha uzun dönemli bir periyodu aldığınızda örneğin, yıllık baktığınızda biz esasında pazar payımızı katlayarak büyütüyoruz.  Biz kendimizi, var olan potansiyeli değerlendirme yolunda çalışan bir firma olarak görüyoruz. Daha potantiyelimizin tamamını kullanabiliyor durumda değiliz.

 

Gelecek ile ilgili sektörünüzün analizini yaptığınızda sizce nasıl bir gelecek sektörümüzü bekliyor? Yeni inşaat projeleri sektörünüze bir fayda sağlayacak mı?

 

Ben özellikle çok pozitif bakıyorum. Sektörümüzün geleceği ile ilgili çok iyimserim. Şu anda çok açık gözle görülen bir kentsel dönüşüm var. Esasında bir devlet eliyle yaptığımız kentsel dönüşüm var, bir de özel sektördeki fark edilen talebin karşılığının yerine getirilmesi ile oluşan kentsel dönüşüm var. Kentsel dönüşümden benim anladığım, kişisel olarak bir mahalleyi yıkıp o mahallenin yeniden planlanarak yapılması anlamında değil, insanların daha iyi, kaliteli, güvenli konut arayışından doğan eskilerin yıkılıp onun yerine yerine yenisinin yapıldığı bir ortamı anlıyorum ben. Dolasıyla bu anlamda Türkiye her ne kadar son bir kaç senede özellikle İstanbul’da kendi çevremize baktığımızda epey bir işlem yapıldığını görsek da Türkiye’de hem nüfus dinamiği açısından, hem de kalitesiz eski konut stoğunun çok fazla olması açısından bu potansiyeli korkuç büyük görüyorum. Bu potansiyelin yakın vadede ve orta vadede eritebileceğine inanmıyorum. Dolayısıyla uzun vadede konut sektöründe sağlıklı bir büyümenin devam edeceğini öngörüyorum. Bu yüzden de bizim sektör için de bunun pozitif olacağını düşünüyorum.

 

Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

 

Profine adı, bazı okuyucalarımız için tanıdık olamayabilir. Profine, Türkiye’de ağırlıklı olarak üzerinde durduğumuz Kömmerling başta olmak üzere Trocal ve KBE ile birlikte üç çok önemli dünya markası, Alman profil sistemini bünyesinde barındırmaktadır. Kendini ispatlamış çok uzun yıllardır sektörde bu işinde öncüsü, yaratıcısı, yenilikcisi konumunda olan üç markanın bir çatı altında toplanmasından oluşan bir firmadır. Bizim bir değerler havuzumuz ve teknik birikimimiz var. Bu da bizim için önemli bir güç. Az önceki soruda da değindiğim gibi esasında biz bu gücü Türkiye’de bugünden daha fazla hissettirebilecek potansiyele sahibiz. Bunu da önümüzdeki dönemlerde hareket ve aksiyonlarımızla Türkiye’deki tüketicilere, potansiyel kullanıcılarına ve bayilerimize yansıtacağımızı düşünüyoruz.

 

In our interview with Profine General Manager Kaya Cenani

He said: “If you have a great market share, you will be affected by any problem in the market. However, we have a growing market share. Despite the sereneness recently, we keep increasing our market share.”.

Translate »